YENİBADEMLİ HÖYÜK: GÖKÇEADA’NIN KÜLTÜR TARİHİ ARAŞTIRMALARINA IŞIK TUTAN BİR MERKEZ

 

Kültür varlıklarını ve doğal güzelliklerini günümüze değin koruyan Gökçeada, Çanakkale’ye bağlı bir ilçe olup, kuzey Ege denizinde yer almaktadır. Çanakkale’ye 32 mil, Gelibolu Yarımadası’nın batı yönündeki Kabatepe limanına 14 mil ve Bozcaada’ya 33 mil mesafede bulunan adanın, kıyı şeridi uzunluğu 95 km.dir. Farklı yüzey şekilleri, dar boğazları, sulak sahaları, tatlı su kaynakları, verimli vadileri ve stratejik konumu, Gökçeada’nın neden çağlar boyunca farklı toplumlar tarafından yaşam alanı olarak tercih edildiğini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Jeologlar ve coğrafyacılar için laboratuar niteliğinde olan Ege’nin bu şirin adası, son zamanlarda kapılarını arkeologlara da açarak, kültür tarihi araştırmalarında ivme kazanmıştır. Arkeolojik kazılar bağlamında, uzun yıllar kaderine terk edilen Gökçeada, Yenibademli Höyük kazılarıyla ulusal ve uluslararası platformlarda adından söz ettirmeye başlamıştır (bkz. Harita).

 


Harita: Kuzey Ege Denizi’nde Gökçeada.


Adanın kültür tarihinin araştırılması konusunda gerekli hassasiyeti gösteren, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel  Müdürlüğü’nün izinleri doğrultusunda, 1996-1997 yıllarında Çanakkale Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nün başkanlığında ve 1998 yılından itibaren Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi adına Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Halime Hüryılmaz’ın yönetiminde sürdürülen arkeolojik kazılara,  Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü, Ege Prehistoryası Enstitüsü (INSTAP), Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Birimi, Türk Tarih Kurumu, Çanakkale Valiliği, Gökçeada Kaymakamlığı ve Belediyesi, ayrıca Troia Kazısı Başkanlığı, Çanakkale Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü maddî ve manevi yönden yardımlarını esirgememişlerdir.

Arkeolojik kazıların yanı sıra arkeozooloji, arkeobotanik, jeoloji, arkeojeofizik, litoloji, ksiloloji ve paleocoğrafya alanlarında elde edilen bulgular, konularında uzman olan yerli ve yabancı bilim insanları tarafından değerlendirilmiştir. Kazımıza emeği geçen ve katkısı olan tüm kişi ve kurumların değerli yöneticilerine şükranlarımızı sunarız.

 

Höyüğün Konumu


İlçe merkezini (Çınarlı) Kale köye bağlayan asfalt yolun  2.3 km.sinde ve yoldan 200 m. kadar batıda yer alan höyüğün yayılım alanı 15.600 m²’dir. Büyükdere vadisinin aşağı kesimindeki alüvyonlu tarım arazisinde alçak bir tepe görünümü sunan Yenibademli Höyüğün uzun çapı 130 m., kısa çapı 120 m. ve vadiden yüksekliği 9-10 m. civarındadır.  1964 yılında Nezih Fıratlı tarafından saptanan bu eski yerleşim yeri, iki teras ve tepe düzlüğünden oluşmaktadır (bkz. Resim 1).

 


Resim 1: Büyükdere vadisinde Yenibademli Höyüğün görünümü.

 

Bir zamanlar yarımada konumundaki kayalık bir zeminin batı ucunda yükselmeye başlayan höyüğün, çevresindeki doğal ortam günümüzde farklı bir manzara sunmaktadır. Holosen transgresyonu ile vadi içine sokulan denizin, meydana getirdiği Ria tipi bir koyun deniz yönüne doğru dolmasıyla, günümüz kıyı şeridinden 1.5 km. güneyde kalan höyüğün, kuzey tarafındaki körfez dolmuş, güney yönündeki bataklık ise kurumuştur. Zamanın akışı içinde eski özelliklerini yitiren Büyükdere vadisindeki doğal çevre ortamı, günümüzde ada halkına bereketli toplarları ile ekonomik açıdan katkı sağlamaktadır.

 

Höyükte Saptanan Kültürler

 

Gökçeada’nın ilk sistematik kazısı olan Yenibademli Höyük’te, 1996-2014 yılları arasında kesintisiz bir şekilde sürdürülen kazıların ışığında ortaya konan bulgular, üç kültür dönemine işaret etmektedir. Bunlar yeniden eskiye doğru: a- Rum asıllı vatandaşların kültürü, b- Geç Bronz Çağ kültürü, c- Erken Bronz Çağ II kültürü şeklinde sıralanmaktadır.

 

1- Rum Asıllı Vatandaşların Kültürü

 

Höyüğün tepe düzlüğünde en geç mimarlık kalıntısını, dinî nitelikli bir şapel yapısı belirlemektedir. Ada halkı tarafından manastır kalıntısı şeklinde tanımlanan ve yıllarca Rum asıllı vatandaşların ibadet ettikleri yapı, yaklaşık 100-120 yıl kadar önce inşa edilmiş olmasına karşın, etrafında yerleşme oluşmamıştır. Girişi batı yönde saptanan 5.00 x 6.50 m. ebatlarındaki şapelin, doğu yönündeki taş örgülü duvarı 0.54 m. yüksekliğe ulaşmaktadır (bkz. Resim 2).

 


Resim 2: Şapel yapısının batıdan görünümü.

 

Tepe düzlüğünün kuzeybatı kesiminde, temel düzleminden itibaren 2.40 m. kalınlıkta bir dolgu oluşturan yapının enkazı, yaklaşık 100 m²’lik bir alana yayılmıştır. Temel örgüsünde, Erken Bronz Çağ II dönemi yapı taşlarının kullanıldığı şapelin, taban döşemesi inşa edildiği dönemde çok köşeli plâka taşları ile kaplanmıştır. Bu döşemenin üzerinde ve yakın çevresinde, çark yapımı kap parçaları ve çatı kiremitleri bulunmuştur.

 

2- Geç Bronz Çağ Kültürü

 

Höyüğün kültürel sürecinin ikinci basamağına tanıklık eden Geç Bronz Çağı’na ait buluntular, tepe düzlüğüne güneybatı yönden girişi sağlayan taş döşemeli rampa alanından gelmektedir. İki evreli olduğu anlaşılan rampanın döşeme taşları arasında ele geçirilen 200’ün üzerindeki açık ve kapalı kaplara ait çark yapımı keramik örnekleri, Yenibademli sakinlerinin denizaşırı kültürel ilişkilerine ışık tutmaktadır. Miken ve Minos kültürlerine özgü kaplarla ilişkilendirilen Yenibademli’nin keramik örnekleri kylix, skyphos, lekane/kalathos ve geniş ağızlı çömlek türü kaplara ait olup, büyük bir bölümü bezemesiz ya da tek renk boyalıdır. Çok az örnek üzerinde görülen ahtapot, spiral ve yay motifleri bezeme repertuarında sınırlı kalmaktadır (bkz. Resim 3).

 


Resim 3: Miken ve Minos etkili keramik örnekleri. GBÇ.

 

M.Ö. 1400-1060/1040 yılları arasındaki bir zaman dilimine tarihlendirilen buluntuların yakın benzerleri Karpathos, Rodos, Kos, Girit ve Yunanistan ana karasından da bilinmektedir. Daha çok güney Ege adaları bezeme kompozisyonunu çağrıştıran ve Minos keramik geleneğine de bağlanabilen ufak boyutlu içme kaplarının gerçek üreticileri, Yenibademli Höyük’te uzun müddet barınmış olabilirler mi sorusunu da akıllara getirmektedir. Bu sorunun yanıtını rampa alanında açığa çıkarılan küçük ölçekteki kiklopik  taşlarla örülen mimarî kalıntının yeterli düzeyde desteklememesi ve Ege dünyasının Geç Bronz Çağ yerleşimlerinin konut içlerinde kullanılan karakteristik kapların bulunmaması, Yenibademli’de kalıcı bir yapılaşmanın yerine, mevsimlik barınakların beklenmesine dayanak oluşturmaktadır. Yaklaşık 340/360 yıl gibi bir zaman dilimine yayılan Miken ve Minos etkili keramik örneklerinin, kuşkusuz bir seferde höyüğe ulaşması mümkün görünmediğinden, bunların belirli dönemlerde Minos’un bölgeyi kontrol altına almak için yaptığı seferler sırasında getirilmiş olma olasılığını arttırmaktadır.

 

3- Erken Bronz Çağ II Kültürü

 

Yenibademli Höyüğün gerçek kimliğini ortaya koyan üçüncü dönemin kültürü, Erken Bronz Çağ II dönemine, diğer bir değişle Troia I zamanına tarihlenmektedir. M.Ö. 3. bin yılın başlarından itibaren yaklaşık 400 yıl boyunca devam eden üçüncü dönemin dolgusunda, en az  sekiz yapı katı mevcuttur.

Erken Bronz Çağ II döneminde olası tehlikelere karşı doğu, güney ve batı olmak üzere üç yönden savunma suru ile kuşatılan yerleşimin, güneybatı tarafına genişliği 2.50 m. ve korunan uzunluğu 9.00 m.yi aşan bir rampa inşa edilmiştir. Limni adasındaki Poliochni yerleşiminin mavi dönemine, Sisam adasındaki Heraion I öncesi etabının 3. yapı evresine ve İzmir yöresindeki Bakla Tepe’nin ve Liman Tepe’nin Erken Bronz Çağ I dönemine tarihlendirilen rampaları anımsatan buradaki mimarî oluşumun da, benzer bir geleneğin sonucu meydana getirildiği anlaşılmaktadır. Kuzey yönden korumasız görünen yerleşimin güvenliğini, paleocoğrafya araştırmalarının da ortaya koyduğu gibi, kuzey terasa 35-40 m. yaklaşan 16 m. derinlikteki körfez sağlamış olmalıdır.
Höyükteki ilk yerleşimcilerin kuzeybatı Anadolu Bölgesi’nden geldikleri konusuna şimdilik ihtiyatla yaklaşılmakla birlikte, onların en erken evrede anakaya içine oyulan çukur kulübelerde barındıklarından kuşku duyulmamaktadır. Bu tip kulübelerden biri, tepe düzlüğünün kuzeydoğu yönünde açığa çıkarılmıştır (bkz. Resim 4).

 


Resim 4: Anakaya içindeki çukur barınak.

 

 Yuvarlak planlı olan kulübenin çapı 3.65 m. ve derinliği 2.00 m.dir. Taban düzlemi 8-10 cm. kalınlıkta kille kaplanan kulübenin iç dolgusunda geyik kemikleri, kıyıdan toplanan yumuşakça kabukları, kemik aletler, ezgi taşları ve ahşap işlemede kullanılan taş baltalar bulunmuştur. Kemik ve taş endüstrisindeki teknolojik bilgilerin durağan olduğu en erken evrede, mutfak kapları el yapımı çanak, testi ve üç ayaklı pişirme kaplarından oluşmaktadır. Yenibademli’nin ilk sakinlerinin komşu kültür bölgeleriyle ilişkilerine destek sağlayacak ithal buluntulara rastlanılmamıştır.  
Keramik, kemik ve taş endüstrisine ait buluntular genel anlamda değerlendirildiğinde, onların denizaşırı yolculuklardan kaçındıkları, alet yapımında ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarını ada içinden temin ettikleri ve beslenme alışkanlığında kara ve kıyı avcılığının yanı sıra, tarla tarımının da rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Ekolojik koşulların uygun olması nedeniyle aynı yerde yaşamlarını sürdüren yerleşimciler, zamanın akışı içinde konutlarını anakaya üzerine inşa etmeye başlamışlardır. Tepe düzlüğünün zirve noktasında konumlanan şapelin temel düzleminden itibaren anakaya yüzeyine kadar biriken yaklaşık 5.00 m. kalınlıktaki Erken Bronz Çağ II döneminin kültür dolgusunda saptanan mimarî kalıntılar, kentleşme yolunda kararlarına uyulan bir yöneticinin veya beyin  attığı adımların plânlı bir yerleşim dokusuyla sonuçlandığını ortaya koymaktadır.

Höyükteki geniş ölçekli üç yapı katında, arazinin konumuna göre yönlendirilen yapı adalarında, dikdörtgen ve trapez biçimli konutların yanı sıra, bir duvarı kavisli örülen yapılar da mevcuttur. Bunların örgülerinde çamur harçla birbirine tutturulan kabaca işlenmiş taşlar kullanılmıştır. Dar sokaklar tarafından bölünen yapı adalarına inşa edilen konutların, taş temel üzerinde yükselen duvarları kerpiç, ya da tamamen taş örgülüdür. Birkaç yapıdaki saptamalar, taş örgülü duvarların belli bir yükseklikten sonra üst bölümlerinin kerpiçle yükseltilmiş olabileceklerini düşündürmektedir. Duvar örme tekniği bakımından Troia, Beşik-Yassıtepe, Thermi, Skala Soteros, Hagios Kosmas ve Eutresis gibi merkezlerden de çok iyi tanınan “Balık Kılçığı” tarzındaki örgü tekniği, Yenibademli’de sadece bir yapıda denenmiştir (bkz. Resim 5).

 


Resim 5: Balık kılçığı tekniğinde örülen duvar. EBÇ II.

 

Girişleri kısa duvar yönünde saptanan tek odalı ya da ara bölme duvarı ile bölünen kimi konutların içten genişlikleri 3.40-5.20 m. ve korunan uzunlukları 7.50-10.40 m. arasında değişmektedir. Düz damlı oldukları öngörülen yapıların içlerinde tespit edilen taş kümeleri ya da düzenli aralıklarla duvar boyunca sıralanan dikey plâka taşları, taşıyıcı yapı elemanı olan ahşap direklere destek sağlamış olmalıdır. Dikmelerin alttan çürümesini önleyen ve yanlardan destek sağlayan kaide işlevindeki taş kümeleri, yapıların uzun yönlerinde belirli aralıklarla sıralanmaktadır.
Ege dünyasında karakteristik olan “Dizi Evler” tanımlamasına uyum gösteren Yenibademli’nin merkezi kesimindeki yapıları, uzun duvarı paylaşmaktadır. Bu tasarım, gerek inşa malzemesi, gerekse iş gücü yönünden yerleşimciler için bir kazanım sayılmakla birlikte, yangın ve deprem gibi felâketler sırasında dezavantaj yaratmış olmalıdır.
Şapel yapısının güney tarafında ortaya konan, kuzeybatı-güneydoğu istikametindeki bazı yapılar, tepe düzlüğünün güneybatı yönüne doğru yelpaze şeklinde sıralanmaktadır. İç mekânları 28 ve 37 m²’ye ulaşan  bu yapılardan ikisinin, orta eksenden yana kaydırılan kısa kenardaki kapı boşluklarının, farklı yönlerde yer aldıkları anlaşılmaktadır. Bu durum, höyüğün merkezi kesimindeki yapılarda da tekrarlandığı, 2014 yılı çalışmalarıyla  teyit edilmektedir.

Bitişik ya da  ayrı düzende konumlanan Erken Bronz Çağ II dönemi yapılarının, sıkıştırılmış kil tabanlarında sabit bir fırın yerinin bulunmadığı, ancak bazı konutların ortasında bir ateş yakma yerinin ya da ocağın varlığı dikkati çekmektedir. Toplama taşlarla meydana getirilen ocaklar, yuvarlak ya da “U” biçimlidir. Isıdan daha akılcı bir şekilde yararlanmak üzere tasarlanan fırınlar, armut ve at nalı şeklindedir. Armut biçimli fırınlardan birinin, zeminine döşenen kırık kap parçalarının üzeri, birkaç kez kil çamurla sıvanmıştır. Teknik detaylar açısından daha karmaşık görünen at nalı biçimli fırınların tabanlarında, üç yöntem belirginleşmektedir: 1- Fırın tabanının kil olarak bırakılması, 2- Fırın tabanına iri yassı plaka taşı yerleştirilmesi, 3- Fırın tabanına döşenen çanak çömlek parçalarının ısıyı uzun müddet koruması için, çamur ya da kalsitle sıvanması (bkz. Resim 6).

 


Resim 6: At nalı biçimli fırın. EBÇ II.


Ocak ve fırın gibi taşınmazların yer aldığı yapılarda, ürün fazlasının sert geçen kış aylarında tüketilmek üzere depolandığına işaret eden tahıl küplerine de rastlanmaktadır (bkz. Resim 7).

 


Resim 7: Yapı içinde tahıl küpü. EBÇ II.

 

Bireysel tahıl depolama modelinin yanı sıra, “Pithos Magazini” karakterinde olan bir yapıda rastlanılan 6 depolama küpü, yerleşmecilerin ortak bir ambara da sahip olduklarına işaret etmektedir (bkz. Resim 8).



Resim 8: Pithos magazininde tahıl küpü. EBÇ II.


Uzmanlaşmış çömlekçi ustaları tarafından yapılan büyük depolama küplerinin içlerinde ya da yakın çevrelerinde 1996-2014 yılları arasında ele geçirilen %18 oranındaki tahıl ürünleri (arpa, çatal siyez buğdayı, kaplıca buğdayı ve durum buğdayı) tarla tarımına verilen önemin göstergelerindendir. Beslenme alışkanlığı konusunda  geniş bir spektrum sunan bakla, bezelye, burçak, arakas/arkas, mürdümük ve mercimek türü baklagillerin besin ekonomisindeki %78’lik oranı, tahıllara kıyasla baskın görünmektedir. Protein ihtiyacını sığır, koyun, keçi ve domuz gibi evcilleştirilmiş hayvanlardan karşılayan Yenibademliler, yakın çevredeki ormanlık alanlardan avladıkları tavşanın, yaban domuzunun, geyiğin ve yaban keçisinin etlerini de tüketmişlerdir. En erken dönemden itibaren, tehlike oluşturmayan kıyılardan toplanan yumuşakçaların kesintisiz yer aldığı sofralar, kimi zaman ton ve sübye türü balıklarla da zenginleştirilmiştir.

 

Erken Bronz Çağ II Döneminin Üretim Ekonomisi


a- Keramik Endüstrisi


Yenibademli Höyüğün üretim ekonomisinin doruk noktasında yer alan yerel çanak çömleklerin tümü el yapımıdır. Kuzeybatı Anadolu’nun keramik üretim geleneğini büyük oranda yansıtan Yenibademli’nin, keramik endüstrisinde ithal kaplar az sayıdadır. Troia I döneminin kap formlarını ve bezeme repertuarını büyük oranda taklit eden çömlekçiler, iri tahıl küplerinin yanı sıra çanak, testi, üç ayaklı çömlek, süzgeçli kap, pyxis, kapak, fincan ve bardak türü kapları üretmişlerdir (bkz. Resim 9).

 


Resim 9: El yapımı pişmiş toprak kaplar. EBÇ II.
 

Özenle işlenen taç biçimli kapak, yatay tüp biçimli tutamaklı çanak ve çift kulplu çömlek yerleşimde alışılagelen örneklerdendir. Üç ayaklı ufak testilerde, sokma nokta ve çizi bezeklerin içleri beyaz bir madde ile doldurularak, göze hoş görünmeleri sağlanmıştır (bkz. Resim 10).

 


Resim 10: El yapımı bezemeli ve bezemesiz kaplar. EBÇ II.

 

b- Kemik Endüstrisi

 

Küçükbaş hayvan kemiklerinin tercih edildiği kemik endüstrisinin aletlerinde ön sırayı değişik tiplerdeki deliciler almaktadır. Bunları mablaklar, ıspatulalar, perdah aletleri ve süs eşyası olarak kullanılan iğneler izlemektedir. Konut içlerinde ele geçirilen ve deri işleme sektöründe işlev gören aletlerin bir bölümü, mutfak artıklarından üretilmeleri nedeniyle yüzeyleri siyahlaşmıştır (bkz. Resim 11).

 


Resim 11: Kemik aletler. EBÇ II.

 

c- Taş Endüstrisi

 

Doğanın sağladığı kaynaklardan olabildiğince yararlanıldığına işaret eden  taş endüstrisinin ürünlerinde, hammadde olarak andezit, diyorit, kumtaşı, metasilt, çakmaktaşı, silttaşı, riyolit, boynuztaşı, obsidien ve kalsedon gibi taşların tercih edildiği anlaşılmaktadır. Bu hammaddelerden obsidien ve kalsedon adaya yabancı kalmaktadır. Söz konusu endüstrinin ürünleri arasında yer alan ve besin ekonomisinin dolaylı kanıtlarını oluşturan  öğütme taşları ve havanelleri, büyük bir grubu temsil etmektedir (bkz. Resim 12).

 


Resim 12: Havanelleri ve öğütme taşı. EBÇ II.


Kap yüzeylerinin parlatılmasında işlev gören perdah taşlarının biçimleri çok çeşitlidir. Ahşap işçiliğinin vazgeçilmez aletlerini temsil eden yassı ve sap delikli baltalarda, aşınma izleri mevcuttur. Savunma silahı niteliğinde olan ok uçlarında hammadde olarak çakmaktaşı,  sapan tanelerinde ise andezit tercih edilmiştir.

 

d- Tekstil Endüstrisi

 

Yenibademli sakinlerinin üretim ekonomisinde, tekstil sektörünün de belli bir paya sahip olduğunu dolaylı yönden kanıtlayan dokuma ağırlıkları ve ağırşaklar, konutların içlerinde bulunmuştur. Dokuma tezgâhlarındaki iplere asılan az ya da çok iyi pişirilen dokuma ağırlıkları, silindir ve oval biçimli olmak üzere iki tipte temsil edilmektedir. Yün eğirmede kullanılan değişik biçimlerdeki pişmiş toprak ağırşakların çoğu bezemesizdir. Sokma nokta ve çizi bezeklerle süslenen örneklerin sayısı bir düzineyi geçmemektedir. Yakın benzerleri Troia ve Poliochni gibi yerleşimlerden de bilinen kemik ve taş ağırşaklar, Yenibademli’de pişmiş toprak örneklere göre daha düşük bir profil sunmaktadır (bkz. Resim 13).

 


Resim 13: Kemik ve taş ağırşaklar. EBÇ II.


e- Maden Sanatı
 
Maden sanatının önemsiz göründüğü Yenibademli Höyük’te, madenî eser sayısı oldukça azdır. Bugüne kadar elde edilen buluntular bıçak, iğne, delici ve cımbız türü nesnelerle sınırlı görünmektedir. Gökçeada’nın maden kaynakları yönünden yetersiz kalması, şüphesiz yerleşmecilerin metalürjik faaliyetlerdeki aktivitelerinin neden gelişemediğini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Az sayıdaki metal buluntu ile birlikte, maden işçiliğinde kullanılan pota ve üfleçlerin yerleşim yerinde bulunması, küçük çaplı da olsa yerel üretime geçişin göstergesi açısından anlamlıdır.


f- İdol ve Figürin Sanatı

 

Yerleşimin küçük eserleri arasında önemli bir grubu teşkil eden taş idoller  ve pişmiş toprak figürinler, dinî inançlar bağlamında kayda değer buluntulardandır. Konutların iç dolgularında, taban düzlemlerinde ve duvar temellerinin taş örgüleri içinde saptanan en basit idoller, kumtaşı ve metasilt gibi taşlardan yapılmıştır. İki yan kenarı çentikli ve şekil bakımından Troia idol tipolojisindeki örneklerle benzeşen Yenibademli’nin idol tipleri, sadece adaya özgü olmayıp, İtalya’dan Anadolu içlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada yayılım göstermektedir (bkz. Resim 14).

 


Resim 14: Yassı taş idoller. EBÇ II.


Basit taş idollerin yanında, göz alıcı görünümleriyle  dikkati çeken ve Ana Tanrıça’yı temsil ettiği tahmin edilen  pişmiş toprak figürinler, gerek bezeme gerekse tip çeşitliliği açısından, Ege dünyasının figürin sanatına yeni tipler kazandırmaktadır.Yerel ustaların sanatsal kabiliyetlerini belgeleyen ve tutucu üretimlerden uzaklaşıldığına tanıklık eden bu örnekler, çizi ve sokma noktalarla bezenerek, Tanrıça’nın giysili ve boyun takısı ile gösterilmek istendiğini vurgulamaktadır. Daima farklı tipleri yansıtan ve keramik endüstrisinin kaplarında izlenen konservatif tutumun yanında, sanat eserlerinin bağımsız bir anlayışla üretme özgürlüğünün varlığını kanıtlayan figürinler, Yenibademli’yi daha da önemli kılmaktadır. Tapınak olgusunun henüz mimariye yansıtılmadığı bir dönemde, yerleşimin sessiz tanıkları olarak tanımlanan bu örnekler, kültür tarihi için değer taşıdığı kadar, yazı öncesi bir dönemde insan ve Ana Tanrıça arasındaki iletişimin göstergesi noktasında da ayrı bir anlam kazanmaktadır (bkz. Resim 15).

 


Resim 15: Pişmiş toprak figürinler. EBÇ II.

 

Erken Bronz Çağ II Döneminin Beklenmedik Felâketleri

 

Bu dönemde belirli kurallara uyularak inşa edilen yapıların yoğunluğu, sokakların darlığı ve küçük meydan gibi oluşumların, küçük ölçekteki bir yerleşim alanında  barınan insanlara, kuşkusuz etkisi olmuştur. Bir arada yaşamanın getirdiği zorluklar bazen beklenmedik yangınların çıkmasına, kimi zaman da  deprem gibi doğal felâketlerin yaşanmasına neden olmuştur. Höyükte  yapılan araştırmalardan elde edilen veriler, yerleşimin kültür dolgusunda  11 yangının yaşandığını ortaya koymaktadır. Kalınlıkları 9-64 cm. arasında değişen yangın dolguları, bazı konutların küçük çaplı, bazılarının da daha büyük yangınlara maruz kaldıklarını göstermektedir. Özellikle höyüğün merkezi kesimindeki konutlarda orijinal konumlarında bulunan kaplar ve tahıl küpleri, ev eşyasının kurtarılamadığına işaret etmektedir.
Bölge itibariyle Ege’nin deprem kuşağında yer alan Yenibademli Höyük, Erken Bronz Çağ II döneminde deprem gibi doğal felâketlere de maruz kalmıştır. Yerleşimin çeşitli yapı katlarındaki mimarlık kalıntılarında belirlenen yanal kaymalar ve taş örgülerde oluşan aralanmalar, depremin bazen hafif hasarla bazen de can kaybıyla atlatıldığını göstermektedir. Deprem olgusunun en dramatik  izlerinin saptandığı alan, tepe düzlüğünün  kuzeybatısındadır. Bu kesimde açığa çıkarılan ve antropologlar tarafından bebek, çocuk ve yetişkin birey olarak tanımlanan insan kalıntılarının (bkz. Resim 16) yatış biçimleri, üzerlerinde devrilmiş taşların yer alması ve mezar çukurlarının saptanmamış olması gibi parametreler, kuzey Ege ve Batı Anadolu’daki ölü gömme âdetleriyle örtüşmemektedir. Aynı düzlemde, belki de kaçışma anında değişik yönlere farklı pozisyonlarda düşen bireylerin  durumları,  beklenmedik bir doğa olayının diğer bir değişle, can kaybına neden olan bir depremin yaşandığı görüşüne destek vermektedir.

Yangın ve deprem gibi beklenmedik felâketlere sahne olan yerleşimin, kültür dolgusunda bir kesintiye ilişkin herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Bu durum Yenibademli sakinlerinin yerleşim yerini uzun vadeli olmak üzere terk etmediklerini düşündürmektedir.



Resim 16: İnsan iskeletleri. EBÇ II.

 

Verilerin Değerlendirilmesi

 

Gökçeada’nın kültür tarihi araştırmalarında, önemli bir referans niteliğinde olan Yenibademli Höyük,  M.Ö. 3. bin yılın başlarından itibaren yaklaşık 400 yıl devam eden yerleşim serüveninin ilk etabında  sur ve rampa gibi tesislerle donatılmıştır. Bu tesislerin plânlanmasında öncülük ettiği öngörülen iradenin (yerel yönetici/bey) statüsüne yakışır bir konutun mimariye yansıtılmadığı anlaşılmaktadır. Terk edilmeden önce yerleşimin küçüldüğüne işaret eden mimarlık bulgularında yangın ya da dış istilâya delil olabilecek verilerin saptanmamış olması, Yenibademli’nin Erken Bronz Çağ II dönemi sakinlerinin huzur içinde göç ettiklerini düşündürmektedir. Uzun müddet sessizliğini koruyan yerleşimde,  ikinci etabın aktiviteleri M.Ö. 1400- 1060/1040 yılları arasında, diğer bir değişle Geç Bronz Çağı’nda gerçekleşmiştir.  Herhangi bir yerleşimin oluşmadığı üçüncü etapta, Yenibademli Höyük sadece tek yapı ölçeğindeki şapel yapısıyla Rum asıllı vatandaşların ibadetine açık kalmıştır.
1996-2014 yılları arasındaki zaman diliminde ortaya konan mimarî kalıntılar ve çeşitli buluntu toplulukları, ulusal ve uluslararası yayınlarda ele alınarak, yakın zamanlara kadar  arkeolojik haritalarda boş gösterilen adanın tarihöncesi dönemlerden beri iskân edildiğini göstermiştir. Ege  prehistoryası ile ilgilenen bilim insanları için yeni bir  kaynak teşkil eden Yenibademli Höyük, Gökçeada’nın tarım tarihinin yeniden kaleme alınması gereğini zorunlu kılan tahıl ve baklagilleriyle, ayrıca yer bilimcilerinin muhteşem sismik bölge olarak tanımladıkları Ege’nin bitmek bilmeyen deprem olaylarına da somut delillerle  açıklık getirmiştir. Geçmişin karanlıklarında kalan Yenibademli Höyük sakinlerinin doğal çevre ile iletişimini, mimarî geleneklerini, üretim ekonomisini, dinî inançlarını ve  yaşanan felâketlerini gözler önüne seren çalışmalardan öğrendiklerimizi, sizlerle de paylaşmak ayrı bir kazanım olmuştur.

 

  

Seçme Makaleler ve Kazı Raporları:

 

Makaleler